İşçi sağlığı ve iş güvenliğinde de sınıfta kaldık
TMMOB tarafından düzenlenen 8. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi, Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi’nde başladı. Üç gün sürecek kongrenin açılışında konuşan MMO Başkanı Ali Ekber Çakar, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde birçok sektörde çalışma koşullarının adeta 18., 19. Yüzyılın çalışma koşulları gibi olduğunu söyledi. Türkiye’de çalışanların sağlığı ve güvenliğinin işverenin azami kâr unsuruna bağlı olduğunun altını çizen Çakar, 2002 yılından beri yapılan tüm düzenlemelerin, emeğin, mühendisliğin aleyhine, işçi sağlığı ve iş güvenliği normlarının dışında, tamamen sermaye güçlerinin lehine geliştiğini belirtti. 4857 sayılı iş kanunu, 4947 sayılı torba kanun, 5763 sayılı iş kanunu ve bazı rakamlarda değişiklik yapılması hakkında kanun, 5920 ve 5921 sayılı iş kanunu, işsizlik sigortası kanunu, sosyal sigortalarda ve genel sağlık sigortalarında değişiklik yapılmasına dair kanunlar, 6900 sayılı torba kanun, 6111 sayılı torba kanun, ulusal istihdam stratejisi, 6331 sayılı iş güvenliği kanunu ve son torba kanun ile çalışma yaşamının esnek verim ve esnek çalışma temellerinde yapılandırıldığını ifade eden Çakar, “Yeni çalışma türleri devreye sokulmuş, geçici istihdam, taşeronluk, kısa süreli çalışma, telafi çalışması, uzaktan çalışma, serbest zaman uygulaması, denkleştirme süreci ve belirli uygulamalara geçilmiştir. İş güvencesi kaldırılmış, işçiler taşeronluk uygulamasıyla bölünmüş, işçilerin tamamen sermayenin belirlediği koşullarda çalışmanın önü açılmıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları piyasanın acımasız insafına bırakmıştır.” dedi.
İş kazalarının ve iş cinayetlerinin sürekli olarak artmasının sermayenin azami kar, azami sömürü politikalarından kaynaklandığını ileri süren Çakar, “Bu politikalardan dolayı taşeron çalışan işçi sayısı üç kat artmıştır. İşsizlik oranı çift hanelere çıkmıştır. İşçi statüsünde çalışanların çok büyük bir bölümü asgari ücrete mahkum edilmiştir, çalışma süreleri artmıştır, çalışma koşulları ağırlaştırılmıştır, iş kazaları ve iş cinayetleri sonucu ölümler artmıştır. Hükümet, Türk Tabipler Birliği, TMMOB gibi işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin kararların alınmasında, üyelerinin eğitilmesinde, üyelerinin işyerlerinde bu alana ilişkin yaptığı faaliyetlerin denetlenmesinde hep devre dışı bırakmıştır. İş kazaları ve meslek hastalıkları sorunu, sermayenin azami kâr hırsından dolayı önümüzdeki dönemde de önemini artırarak sürdürecektir. Dileğimiz, mevzuat çalışmalarında ilgili emek ve meslek kuruluşlarının görüşlerinin dikkate alınması ve tüm çalışanlar için sağlık ve güvenlik politikalarının oluşturulmasıdır. Ancak bu konuda da umut verici gelişmeler yaşanmamaktadır.” şeklinde konuştu.
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİNDE, ETKİN KAMUSAL DENETİM ÖNEMLİ
Sanayi ve kalkınmanın bedelinin iyi eğitim ve işgücünden, gerekli önlemlerden kaçınmak olmaması gerektiğini vurgulayan Çakar şöyle dedi: “Sağlıklı ve güvenli ortamlarda yaşama ve güvenli çalışma hakkının en temel hak olarak benimsenmesi gereklidir. Bu hakkın kullanımında işyerlerinin çalışanların bütünüyle sağlığını bozucu etkilerden arındırılması esastır. Bu hakkın korunması ve kanunda devlet asli sorumludur. Bu noktada Soma, Torunlar Center, Ermenek katliamlarının da işaret ettiği gibi en önemli unsur denetimdir, etkin kamusal denetimdir. Ancak denetimi sadece yasal düzenlemelere aykırı davranış ve durumları tespit etmek, soruşturmak ve raporlama olarak algılamamak gerekir. Denetimi bir baskı aracı olarak değil, nedensellikleri birleştirip sentezleyen, aksayan yönlerinin nedenlerini niçinlerini tespit eden, bunlara uygun önlemlerin zamanla alınmasını sağlayan, planlamanın yapıldığı dinamik bir süreç olarak algılamak gerekir.”
TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı da iş cinayetlerinde Türkiye’nin Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olduğunu ifade ederek, “İş güvenliği konusunda 6331 sayılı yasa çıkartıldı. Ne yazık ki, 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunda sorunun merkezine inen ve ona göre çözümler üreten bir yasa olarak çıkmadı. Yürürlüğe girdikten itibaren, iş cinayetleri, işçi ölümleri artarak devam etti. Bu yasadaki en önemli sıkıntılardan biri de işyerinde kaza olduğunda sorumlu tutulacak kişilerin, yine aynı işyerinde ücretli olarak çalıştırılan mühendislerin olmasıdır. Yasa, iş kazalarında işverenlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme olarak karşımıza çıkarıldı. Ölümler kader değildir, işin fıtratı değildir, aksine cinayetlerin sorumluları işyerinde gerekli tedbirleri almayan işverenler ve gerekli tedbirleri almayan bakanlıklardır.” dedi.
MMO Adana Şube Başkanı Hüseyin Atıcı da Soma ve Ermenek’in de içinde olduğu çok sayıda yerde çok sayıda insanın vefat ettiği iş cinayetlerinin çok ciddi yapısal sorunlara işaret ettiğini vurguladı. Sorunlara kalıcı çözümler bulmak için ucuz iş gücüne dayalı ve katma değeri düşük, emek yoğun, talep yoğun süreçlere dayanan, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve bu yüzden iş kazalarının giderek daha arttığı bir sanayileşme modelinden vazgeçilmesi gerektiğinin üzerinde duran Atıcı, araştırma geliştirmeye kaynak ayıran, katma değeri artı değeri yüksek ürünlere yönelen bir sanayileşme modelinin uygulanması gerektiğini kaydetti.